Bizlere ilkokuldan beri söylenen duruma göre , “Araplar bizi arkadan vurdu”. Araplara söylenenler ise bunun tam tersi: “Türkler sizi yüzyıllar boyu sömürdü”! Ne Araplar Türkleri arkadan vurdu, ne de Türkler Arapları sömürdü. Bu kalıplaşmış sözler İngiliz propagandasının ürünüdür. Osmanlı Devleti’nin çöküş devrinde isyan eden Araplar küçük bir azınlıktır. Arap kabilelerinin çoğu Osmanlılık ve Müslümanlık bağıyla İstanbul’a sadakat göstermiştir. Yahudi-İsrailli tarihçi; Y.Porath’ın bildirdiğine göre de Milli Mücadele dönemi devam ederken bazı Arap liderler Türk Mandası istemiştir. O yüzden bu durumun sebepleri iyi anlaşılmalıdır. Şimdi bu olaylara etki eden durumları hep birlikte inceleyelim:

Sömürge Yarışı ve Osmanlı’yı Bölme Planları

Orta Doğu, dünyanın en stratejik noktaları ile geçiş yollarının yer aldığı ve önemli bir enerji kaynağı haline gelen petrolün çıktığı bölgedir. Bu durum başta İngiltere olmak üzere sömürgeci güçlerin hedefi haline gelmiştir. Yüzyıllar boyunca Orta Doğu’da barış ve istikrarı sağlamış olan Osmanlı Devleti’ni dağıtarak bu topraklara hâkim olmak istiyorlardı. Bu yüzden Şerif Hüseyin ile irtibata geçen İngilizler, ayrılıkçı çalışmalara başladılar. I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla da Arap sülale ve aşiretlerini ayaklandırmak için olabildiğince çalışılmıştır.

II. Abdülhamid’in Başarılı Hamleleri

Sultan II. Abdülhamid’in politikasının temeli dini bağlılık ve geleneksel siyasi sadakat faktörünü canlandırarak Osmanlı devletini ve ülke bütünlüğünü kurtarmaktı. Abdülhamid, yönettiği Arapların kalbini kazanmak için Arap düşünürlerine her zaman iyi davranmış, bedevi şeyhlerinin çocuklarını eğitmek için özel okullar açmış, bu yolla onlara Osmanlılık bilinci aşılamıştı.

İngiliz tarihçi Peter Mansfield’e göre, Osmanlı Devleti’ndeki Arap milliyetçiliğinin sınırlı kalmasının iki nedeni vardı: “Birincisi, bu Avrupa kökenli milliyetçilik fikirlerinin bu yerlere (henüz) işlememiş olması; ikincisi de, Sultan II. Abdülhamid’in İmparatorluğun elinde kalanını bir arada tutmak için uyguladığı başarılı ve kurnazca yöntemlerdi.”

Sultan II. Abdülhamid, Şerif Hüseyin’in mizacını iyi bildiği için onu ailesiyle birlikte İstanbul’da tutmuştur. Belli bir süre kontrol altında tutmuşsa da, İttihat ve Terakki’nin yönetimi ele geçirmesinden sonra serbest kalmıştır. Bunun üzerine Hicaz’a dönen Şerif Hüseyin, İngilizlerle anlaşarak isyan hareketlerine başlamıştır.

Şerif Hüseyin ile Başlayan İsyanlar

Arapların yerleşmiş olduğu topraklar Fas’tan Basra körfezine kadar uzanan bölgeyi kapsamaktadır. Şerif Hüseyin isyanına baktığımız zaman Arapları temsil etmekten uzak olduğunu görürüz. İngiliz altınlarıyla isyanı desteklemeleri sağlanan Harb, Uteybe ve Cuneyne kabileleri tek başlarına herhangi bir askerî başarı elde edememişlerdir. Mekke Emiri Şerif Hüseyin ve ona bağlı 300-500 bedeviye “Arap” demek doğru değildir. Hele bunların faaliyetlerini Mısır, Libya, Cezayir, Tunus, Filistin, Yemen, Suriye, Irak, Lübnan ve diğer Araplara yüklemek, onları ihanetle suçlamak yanlıştır. Çünkü Arapların ezici çoğunluğu I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’ya sadık kalmıştır. Ayrıca I. Dünya Savaşı konusunda genel bir bilgi ve fikri olan herkes Şerif Hüseyin isyanının askerî açıdan tayin edici bir değer taşımadığını bilmektedir.

Şerif Hüseyin’e İngilizler tarafından büyük Arap krallığı vaat edilmiştir. Ancak sadece Hicaz bölgesine kral yapılmıştır. Sonrasında İngilizler onu tamamen gözden çıkararak, krallığı Suud ailesine vermiştir. Şerif Hüseyin sürgündeyken kendisini ziyaret etmiş olan Rauf Denktaş’ın anlattığına göre: “Ah ben Osmanlı’ya nasıl ihanet ettim? Şimdi ihanetimin cezasını çekiyorum” demiştir. Kendi oğullarına verilen krallıklar da çok uzun sürmemiş ve ihanete uğramışlardır. Kral Abdullah’ın feryadı bu durumu özetliyor: “Eğer Arap isyanının bu şekilde sona ereceğini bilseydik hiçbir şekilde Osmanlı’ya isyana kalkışmazdık.”

İngiliz Ajanı Lawrence

Mekke Şerifi Hüseyin ile adı özleşen isimlerden biri de İngiliz ajanlarından Thomas Edward Lawrence (Arabistanlı Lawrence, El Aurens) idi. Şerif Hüseyin ve oğlu Faysal’ın yanında Osmanlı’ya karşı başlatılan isyanları teşvik eden kişilerden biriydi. Araplarca “altınları taşıyan adam” olarak da anımsanmıştır.

Şerif Hüseyin isyanı henüz başlangıç aşamasında iken diğer İngiliz subaylarıyla birlikte isyan eden aşiretleri birleştirmek, örgütlemek, belirlenen hedeflere sabotaj ve saldırılarda bulunmakla görevlendirilmiştir. Gerilla taktikleriyle ile Osmanlı birliklerine ve ikmal yollarına zarar vererek Akabe Limanı’nı ele geçirmiştir. Hicaz Demiryolu’na saldırılarda bulunmuştur. Bu tarihten sonra şiddeti daha da artan bu saldırılarla yüzlerce Osmanlı askeri şehit olmuştur. 1918 yılı Eylül’ünde 4. Osmanlı ordusuna düzenlenen saldırıda adamlarına hiçbir esir alınmaması emrini vermiş ve 5000 Osmanlı askerini kafalarını kestirmek suretiyle katliama tabi tutturmuştur.

Lawrence kendisine tamamen yabancı olan toplulukların içine girerek onları etkisi altına alabilen sonra da bölgede yeniden birçok devlet kurulmasında ve bu devletlerin başına da Emir Faysal gibi istediği kimselerin kral olarak getirilmesinde etkili olan biriydi.

İttihat ve Terakki’nin Yanlış Hamleleri

İttihat ve Terakki Cemiyeti II. Abdülhamid yönetimine karşı değişiklikler yapmış, 1908’den 1918’e kadar Osmanlı yönetimini kontrol etmiş ve Arap ve Türkleri bir araya getiren Osmanlı bağı yerine Türk milliyetçiliğini öne çıkarmıştır. Bu durumu gören emperyalist güçler, Araplara milliyetçilik duygusunu aşıladılar. İttihat ve Terakki Partisi, Arapça konuşma ve yazışmayı yasakladı ve Arap çocuklarının Türk mekteplerine gitmesini mecbur tuttu. Bunun gibi icraatlar, Arap milliyetçiliğini besledi.

Sonuç Olarak…

Yapılan yanlışları tüm Araplara yüklemek, onları ihanetle suçlamak yanlıştır. Her şeye rağmen Arap dünyasında Osmanlıların, İslâmiyete olan bağlılık ve hizmetlerinden dolayı Türklere büyük saygı duyulmaktadır.

 

Kaynakça:

  • Arap İhaneti Efsanesi, Derin Tarih, Sayı 58, Ocak 2017
  • Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, Türklerle Arapların Hikayesi, Kişisel Web Sitesi, Kasım 2015
  • Emre Gül, Ortadoğu’da bölücü bir ajan: Arabistanlı Lawrence, Dünya Bülteni, Ekim 2014
  • Peter Mansfield, Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası, The British in Egypt, 1971
  • Mustafa Armağan, Osmanlı’ya ihanet eden aileyi saran lanet çemberi, Zaman Gazetesi, Nisan 2011
tarihdersleri.org
Leave a replyComments (1)
  1. hayri 5 years ago

    300-500 Arap isyana katıldı diyorsunuz, sonra tek seferde 5000 Osmanlı askerinin kafasını kestiler diyorsunuz. 300-500 Arap tek seferde 5000 Anadolu çocuğunun kafasını nasıl kesebildi? Yolda izde 50bin askerimizi Araplar doğradı siz ne anlatıyorsunuz? Siz hem Osmanlı hayranısınız hem de Osmanlıya karşı en zor zamanında ihanet ederek bağımsızlık savaşı veren Arapların avukatısınız.

    ReplyCancel

Bir cevap yazın