Venezuelalılar, 23 Ocak 1958 tarihini diktatör Marcos Perez Jimenez’in askeri yönetiminin darbe sonucu devrilmesini kutlamaktadır. Muhalif siyasetçiler, bu yıldönümünde Venezuela başkanı Nicolas Maduro’ya karşı ülkede yeni bir siyasi düzen ilan ettiler. Muhalif siyasetçi Juan Guaidó, destekçilerini bir araya toplayarak 23 Ocak 2019’da kendisini ülkenin geçici devlet başkanı olarak ilan etti. Bu karardan sonra ABD, Juan Guaidó’yu ülkenin fiili devlet başkanı olarak tanıdı. Maduro hükümeti bu karara sert tepki göstererek ABD ile diplomatik ilişkileri kesti ve Amerikalı diplomatlara ülkeyi terk etmeleri için 72 saat süre tanıdı. Bunun sonucunda bazı ülkeler Maduro’ya destek verirken, bazı ülkeler de ABD’nin yanında yer alarak Juan Guaidó’ya desteğini ilan etti. Venezuela ekonomik olarak dibe çökmüş durumdayken üstüne bir de bu siyasi problemler ortaya çıktı. Sahi, bu Venezuela’nın ekonomisine ne oldu?

Venezuela Ekonomisine Ne Oldu

Venezuela, 2000 yılında 117 milyar dolar GSYH’ya ve 4.824 dolar kişi başına düşen milli gelire sahipken, 2010 yılında GSYH’sını 294 milyar dolara yükseltmiş ve kişi başına düşen milli gelirini de 10.317 dolara yükseltmiştir. Ancak sonraki yıllarda bu durum tersine dönmüş ve Venezuela büyük bir ekonomik krizin içine doğru sürüklenmiştir.

Venezuela, 2017 yılı sonu itibariyle dünyada varlığı 1,7 trilyon varil olarak kanıtlanmış petrol rezervinin yüzde 24,9’una sahiptir. Peki bu kadar petrol rezervine sahip bir ülke bu duruma nasıl düştü? Venezuela’nın bu durumda olmasında 2 neden üzerinde durulmaktadır: İlki Venezuela’nın popülizm ve Hollanda hastalığı nedeniyle bu duruma düştüğü, ikincisi ise ABD’nin Venezuela’yı bu duruma düşürdüğü belirtilmektedir.

Birinci Görüş: Popülizm ve Hollanda Hastalığı Venezuela’yı Batırdı

Birinci görüşe göre, Hugo Chavez 1998 yılında yapılan seçimde Venezuela Devlet Başkanı seçildi ve başlangıçta herkesin desteğini alan politikalar uyguladı. Bolivar Misyonu olarak adlandırılan bir program uygulayarak fakirlere geniş çaplı yardımlar yapıldı. Sonraki yıllarda Chavez’in adamları Venezuela’nın büyük şirketlerini ele geçirmeye başladı. Daha sonra Fonden adında, tamamen denetimden uzak ve Chavez’in talimatlarıyla işleyen bir fon kuruldu. Fonden ülkenin milyarlarca dolarlık petrol gelirini çeşitli yatırım harcamalarına yönlendirdi. 2012 yılına gelindiğinde bütün kamu harcamalarının yarısı Fonden tarafından yapılıyordu. Fonden ile ülkenin yoksul bölgelerine okullar ve hastaneler yapıldıysa da, 2005 ve 2012 yılları arasında Fonden tarafından tamamlanamayan inşaatlara yaklaşık 100 milyar dolar harcandı. Ayrıca Chavez bu fondan kendisini destekleyenlere para dağıttı. Chavez, birkaç referandum yaparak anayasada değişiklikler yaptı ve 2004’te Venezuela’da kuvvetler ayrılığı fiilen ortadan kalkmış oldu. Son olarak yüksek yargı da Chavez’in eline geçtikten sonra yargı bağımsızlığı tamamen ortadan kalktı ve yargıçlar hükümetin iznini almadan karar almamaya başladı. Diğer yandan ülkenin petrol dışında gelirleri giderek azalmaya başladı ve ekonomi büyük oranda petrol gelirine dayalı bir ekonomiye dönüştü. Petrol 100 dolarken Venezuela Bolivar’ı aşırı değerliydi ve bu durum Venezuela için ithalatı kolay bir hale getirmişti. Petrolden elde edilen gelirle her şey ithal edilir oldu. Ülkenin üreticileri dahi üretimi durdurup sürekli ithal etmeye başladılar ve üretim durma noktasına geldi. Bolivar’ın değerlenmesinin de etkisiyle Venezuela, Hollanda hastalığı denilen ekonomik hastalığa yakalandı. Chavez öldükten sonra yerine Maduro devlet başkanı seçildi ve bu dönemde işler iyice karışmaya başladı. Petrol fiyatları 100 dolardan 30 dolar düzeyine gerileyince Venezuela artık petrolden yeterli gelir elde edememeye başladı ve böylece yeterli ithalat da yapamamaya başladı. Birçok malın üretimi de yapılmadığı için fiyatlar artmaya başladı. Maduro, popülist politikaları değiştirip önlem alması gerekirken bu politikaları iyice öne çıkardı ve tavan fiyat uygulamasına başvurdu. Bu durumda mallar raflardan çekildi ve karaborsa başladı. Ülkenin muhalefet liderleri ülkenin sıkıntılarını dile getirdi fakat değişik suçlamalarla tutuklandılar. Medya sansüre tabi tutuldu ve artık eleştiri yapamaz duruma geldi. Bir süre sonra medyanın büyük bölümü hükümet yanlılarına devredildi ve birçok olayın yayınlanması yasaklandı. Maduro, yönetime karşı ekonomik savaş başlatıldığını öne sürerek tepki gösterenleri karşı devrim girişimi olarak nitelendirip cezalandırma yoluna gitti.

İkinci Görüş: Venezuela’yı ABD Batırdı

İkinci görüşe göre Venezuela’nın batmasının nedeni olarak ABD gösteriliyor. Chavez 1998 yılında başkan seçildikten sonra ABD ile Venezuela ilişkileri yavaş yavaş bozulmaya başladı. Bunun nedeni olarak Chavez’in yabancı şirketlerin ödediği vergileri artırması ve Küba’ya verdiği destek etkili oldu. Chavez bu yolla ek gelir sağladı ve bir yandan fakirlere yardım programları hazırlarken diğer yandan eğitim ve sağlık alanlarında yatırımlar yaptı. 11 Nisan 2002’de ordunun komuta kademesi başkanlık binasının önüne geldi ve Chavez’in istifasını istedi. Chavez istifa etmeyi kabul etti ve yeni başkan Pedro Carmona oldu. Pedro Carmona ilk olarak 1999 Anayasasını askıya aldı ve ABD ile İspanya’dan destek gördü. Bu hızlı destek nedeniyle birçok kişi darbeyi ABD yönetiminin planladığını düşündü. 13 Nisan 2002’de Chavez’i destekleyen 100 bin kişi devlet başkanlığı konutu önünde darbeyi protesto etti ve orduda Chavez’i destekleyen subaylar Carmona’nın emirlerini dinlememeye başladı. Bunun sonucunda Carmona başkanlıktan çekildi ve 14 Nisan 2002’de Chavez yeniden başkan oldu. Chavez’in tekrar başkan olmasından sonra Venezuela ve ABD ilişkileri hiçbir zaman iyi olmadı. 2009 yılında Chavez, Rusya’da bir üniversitede yaptığı konuşmada ABD’ye çok ağır sözler sarf etti. 2010 yılında Venezuela ve ABD büyükelçilerini karşılıklı olarak çektiler. 2013 yılında Chavez öldü ve yeni başkan olarak Maduro seçildi ve Maduro seçildikten sonra ilişkiler çok daha kötüye gitmeye başladı. 2014 yılına gelindiğinde ABD, protestoculara karşı şiddet kullanıldığı gerekçesiyle Venezuela’ya ambargo uyguladı. ABD ambargosu ile birlikte petrol fiyatlarındaki hızlı düşüş, ihracatının yaklaşık yüzde 95’ini petrolden sağlayan Venezuela’nın ekonomik çöküşünü hızlandırdı.

Sonuç Olarak

Hugo Chavez’in iyi niyetli ya da bilgisizce uyguladığı popülist politikaları, Venezuela ekonomisinin ana gelir kaynağı petrol üretiminin önümüzdeki yıllarda tekrar toparlanmasını imkânsız hale getirdi. Halefi Maduro’nun siyasi yolu da aynı istikamette gidiyor. Son günlerdeki siyasi krizler de ülkeyi daha zor duruma düşürüyor.

tarihdersleri.org
Leave a reply

Bir cevap yazın